Bir sapık
tarafından kaçırılıp 7 sene tutsak edilen kadın, tecavüzden doğan 5 yaşındaki çocuk ve çocuğun bütün ömrünü bir
odada geçirip dış dünyayı hiç görememesi. Klasik bir kaçırma klasik bir film
sonu bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Uzun zaman etkisinden çıkamayacağınız
harikulade bir film. Gerilim ve drama bu kadar mı güzel harmanlanır. Jack (Jacob Tremblay) bu yaşta böyle
muazzam oyunculuk mu oynanır resmen ağabeylerine oyunculuk dersi verdi. O
karakterini o saflığını, o masumluğunu, o çaresizliğini o kendi yarattığı hayal
dünyasını çok şahane işlemiş. Oyunculuk olarak Ma (Brie Larson) bile gölgesinde kalmış.
Film klasik
bir film gibi kaçırılma, kurtarma, sonuca bağlama olarak değil çok farklı bir
yol izliyor. Filmi 2 kısım’a ayırabiliriz ilk 1 saat gerilim ondan sonrası
drama yoğunlaşıyor. Film Jack’in gözünden işlenmesi ve ilerlemesi çok güzeldi.
Bölük pörçük karakter dağılımı yerine tek bir yere odaklanması çok güzeldi. İzlerken
rol değil de Jack sanki gerçeği yaşıyor hissiyatı veriyordu. Ağır ilerlemesine
rağmen filmin nasıl bittiğini merak ediyorsunuz. Klasik bir sonla bitecek
derken film şahane bağlanıp öyle bir sonla bitiyor. İnsanların ise yaşanılan
olaylar karşısında karşısındakinin yaşadıklarını empati yapamayarak asla
anlayamamasını daha net anlıyoruz.
Aslında 5
yaşındaki çocuğun yaşından daha büyük bir olgunluk gösterdiğini ve çok güçlü
olduğunu görebiliyoruz. İşleyişi, etkileyici diyalogları, kalbe dokunacak Hikâyesi,
klasik bir gidişattan çıkması ve umulmadık bir sonla finalin bağlanmasıyla
unutulmaz bir film olmuş. Umut her zaman vardır. Bir film severseniz bu filmi muhakkak
izlemelisiniz.
NOT: Yazımın bundan sonraki kısmı SPOİLER içerir!!! Filmi izlemeyenler yazının devamından uzak
durmalarını öneririm!!!
Filmin Jack’ın
gözünden ilerlemesi ve anlatılması çok güzeldi. Jack’e odaklanmış film de
aslında çocuğun ne denli güçlü olduğunu görüyoruz. Belki de başkası olsa bu
kadar güçlü olamazdı. Tabi ki annesinin yetiştirmesi de bunda etkili. Annesi 7
kendisi 5 yıldır bir odada tutsaklar her şeyi o oda olmuş o küçücük tutsak olduğu odayı hayal gücü ile
büyük bir dünya haline getirmiş Jack. Kendimizi Jack’in yerine koyarsak aslında
çok büyük bir iş çıkartmış bu konuda. Tutunacak bir şeyleri olmuş hep ve bu
daha henüz 5 yaşında bir çocuk.
Sadece tepelerinde ufak bir pencere oda
gökyüzünü gösteriyor. Fare ile arkadaş olma çabası annesiyle tartışmaları çok
gerçekçiydi. Annesinin kaçış için yapmış olduğu planını sonuna kadar dinleyip
uygulaması gerçekten bir kahramanlıktı. Özellikle yoldaki dönüş ve tabela
sayılarını sayması çok zekiceydi.
Arabadan kaçıp Yaşlı Nick’ten kurtulmaya çalışırken aslında Nick’in
yakalayacağını ve odaya geri götürüleceğini düşünürken ki burası filmin zirve
noktalarından ve kırılma noktalarından bir tanesi oldu orada klasik bir gidişat
yerine kurtulup başka boyutta ilerlemesi güzel olmuş. Aslında filmi 2 bölüm
halindeki bir mini dizi olarak görebiliriz. 1. Bölüm gerilim 2. Bölüm ise
duygusallık.
Hayata alışma süreci o yaşamış olduğu oda’nın
travmasından kurtulmak hiç kolay değildi. İnsanlarla ilk karşılaştığında
annesine sarılıp sürekli onun ardına sığınması ve kimseye güvenmemesi yaşadığı
hayatı güzel özetliyordu.
Filmin çok
etkileyici Jack’in söylediği sözler vardı.
‘’ Seninle biz gerçeğiz’’ ‘’ "Annem de cennete gitmek için acele etti ama
beni unuttu. Şapşal annem. O yüzden uzaylılar onu aşağı attı ve onu kırdılar.’’ ‘’ "Dünyada her şey yerini parlaklığa ve sertliğe bırakıyor. Ve
her yerde uçuşan görünmez mikroplar var. Küçükken sadece küçük şeyleri
bilirdim. Ama artık beş oldum ya, her şeyi biliyorum.’’ ‘’ Saçımı kesmek
istemiyorum çünkü gücümü saçımdan alıyorum’’ Annesinin ise ''
Baba dediğiniz evladını seven adamdır'' sözleri
çok etkileyiciydi. Röportaj sırasında ‘’çocuğunuzu
adama söyleyip iyi bir yere bırakmasını neden istemediniz?’’ sorusuna ‘’aslında bağlandığım tek şey tek umudum çocuğumdu’’
cevabını vermemiş olması ama bunu bir şekilde yüz ifadesinden anladığımız
kısımda son derece dramatikti.
Büyük babasının Jack’e bakmaması ve iğrenmesi çok anlamsızdı,
be adam çocuğun ne suçu var? Annesi intihar teşebbüsünden sonra hastanede
olmasından dolayı saçını yollaması ‘’benden
çok annemin ihtiyacı var gücüme’’ demesi çok etkileyiciydi. İnsanın
tüylerini diken diken oluyor.
Merak
uyandırıp nasıl bitecek bağlanacak derken özellikle Jack ‘’odayı özlüyorum’’ demesine ‘’oda küçüktü ’’cevabını almasına
rağmen ‘’ama benim için çok büyüktü’’ tarzı bir şeyler demesi insanı derinden etkileyen
bir sahneydi. Yani hayal gücü ile ufacık yeri sonsuz kocaman bir dünya yapmış
Jack. Yaşadıkları Travmayı atlatamayan anne ve oğul gördük. Aslında bu çok
normal koskoca 7 ve 5 sene o kadar basit değil.
Filmin sonu çok güzel bağlanmış Jack odaya gidip eşyalarla vedalaşması ‘’good bye Room’’ demesi ve annesinin de veda etmesi çok etkiledi. Oda ile olan bağını kopartamamış olması aslında tutsak olduğu odayı nefret yerine sevgiye dönüştürüp bağlı olması çok can alıcıydı. Fevkalade bir film, fevkalade bir bağlanma ile bitiyor. İzlediğim en iyi filmlerden birisi olduğunu çok net söyleyebilirim.
Yorumlar
Yorum Gönder