Postapokaliptik (‘’Kıyamet sonrası bilimkurgusu ya da post
apokaliptik bilimkurgu edebiyatının bir alt türüdür ve nükleer ya da biyolojik
savaş ile nükleer, biyolojik, ekolojik, jeolojik ya da kozmolojik felaketlere
bağlı olarak dünyanın sonunun gelmesini ve böylesi büyük yıkımlar sonucu sağ
kalan insanları nasıl bir hayatın bekleyebileceğini konu edinir.’’) filmler
dikkatli izlendiğinde, çıkarılması gereken çok dersler vardır. Örneğin
insanların yaşamak için her şeyi yapabileceği, insanlıktan çıkacağı, her türlü
kötülüğü yapabileceğini görüyoruz. Güçlünün, güçsüzü acımadan ezdiği kaos ortamları. İnce detayların düşünülmesi
gerektiği, her an her şeyin olabileceği ve her duruma hazırlıklı olmamız gibi. Gerrard Butler daha önce bu filme
benzer film olan; Uzaydan Gelen Fırtına
(Geostrom 2017) filmini hatırlayanlar olacaktır. Gerrard Butler’ın
başrolünü oynadığı Greenland : Son
Sığınak (Greenland 2020) filminde anlattığım durumları daha net
görebiliyoruz. Tam bir dram, kaos, çaresizlik ve hayatta kalabilmek için
mücadele! Dünya çok büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Dinozorları yok
eden gök cisminden daha büyüğü dünyaya çarpacaktır. İnsanların bu felaketten kaçması için 48
saatleri vardır ama iş hiçte kolay değildir.
Özellikle bazı sahnelerinde kaos güzel anlatılmış ve işlenmiş. Yer yer
gerilimleriyle de güzeldi. Film, daha çok aile draması üzerine yoğunlaşmış. Bir
kaç sahnede seçimler yaparken saçmaladılar. Bazı gereksiz sahneleri ve
uzatılmış yerleri de olsa, yinede fena sayılmayacak bir film. Gerrard Butler
yine oyunculuğunu konuşturmuş. Ayrıca filmin müziklerinden; Butterfly Effect, First Shockwave ve Separated benim hoşuma gitti. Yarından Sonra (The Day After Tomorrow
2004), 2012 (2009), Derin Darbe (Deep Impact 1998), San Andreas Fayı (San
Andreas 2015), Dalga (The Wave (Bølgen) 2015), Kasırga (Twister 1996), Poseidon'dan
Kaçış (Poseidon 2006), Kıyamet Günü (The Impossible 2012), Uzaydan Gelen
Fırtına (Geostorm 2017), Armageddon (1998), Kaçış Yok (No Escape 2015),
Fırtınanın İçinde (Into The Storm 2014), Cehennemden Daha Sıcak (Volcano 1997),
Günışığı (Daylight 1996), Kehanet (Knowing 2009), Mistik Olay ( The Happenig
2008), Zor Saatler ( Finest Hours 2016), Büyük Felaket (Deepwater Horizon
2016), Zelzele (Earth Quake 1974), Dante
Yanardağı (Dante's Peak 1997), Nasıl Biter (How It Ends 2018), Geride Kalanlar
(Left Behind 2014), Yaşam Savaşı (Hours 2013), Koloni (The Colony 2013), Sel
(Flood 2007), ve Kor ( The Core 2003)
filmlerini sevenler bu filmi de
beğenebileceğini düşünüyorum.
NOT: Yazımın bundan sonraki kısmı SPOİLER içerir Filmi izlemeyenler yazının devamından uzak
durmalarını öneririm!!!
Film klasik olaylar
ile başlıyor. Bi birleriyle sorunları olan aile, orta da kalan çocuk, falan
filan. Birden markette iken John Garrity’e (Gerrard Butler) Başkanlık uyarı sistemi geliyor!
Acil bir durum olduğunu, ailesi ile birlikte seçildiği ve acilen sığınağa gitmesi uyarısı veriliyor. Filmin
başında kim nedir? ne değildir? karakter tanıtımını hemen yapıp olaylara
izleyiciyi sıkmadan girilmesi güzeldi. Sığınağa giderken klişe arabada çocuğun
ilacını düşürmesi ve ardından uzayan
dramatik olaylar silsilesi. Yetkililerin seçilmeyenleri almadıkları uçaklara,
halkın isyan edip asker ile çatışması, aslında insanların hayatları söz konusu
olduğunda; ne kural, ne hukuk, nede kanun tanımayacağını acımasız olacağını
gözler önüne seriyor. John’un karısı Allison
(Morena Baccarin) ve Nathan (Roger
Dale Floyd)'ı, ilacı geri almak için kaybetmesi sonrası; Ben ya John’un ya da
Allison ve oğlunun uçağa bineceğini düşünüyordum. Ama olmadı ikisi de binemedi.
Eğer ki bir daha buluşacaklarsa, bu sahnelere ne gerek vardı? yani ayrılmalarına.
Zaten film felaket yıkımının görselliğinden ziyade, drama ve duygusallık
üzerine kurulmuş. John ve Allison birbirlerine ulaşamasa da bir şekilde
babasının orada bulaşacağı notunu bırakması ve ikisinin de oraya yönlenmesi
çilesi ile işler iyice zorlaşıyor. Bazı
sahneleri güzeldi. Marketlerin ve eczanelerin yağmalanması, insanların stok
yapması ve silahı olanların vahşice, acımasızca insanları katletmesi, bu tür
felaket ortamı gerçeklerini gözler önüne seriyor. Bunu güzel işlemişler.
Allison’un arabadan atılması, oğlunun kaçırılması. John’unun giriş bilekliği
için kendi can pazarında boğuşması. Sadece seçilmişlerin sığınağa alınacak
olması, kalan insanların ölüme terk edilmesi gibi acı gerçekler.
Bazı insanların bir şekilde sığınağın yerini
öğrenmiş olup şanslarını deneyecek olmaları, John’un ailesini bulduktan sonra ‘’bir
ihtimal daha var’’ planını aklına sokmuştur. Nihayet zorluklardan sonra
ailesine kavuşan John, kısıtlı zamanda aile ile birlikte Grönland’daki yer altı
sığınağına ulaşmaya çalışacaktır. Açıkçası ailesini önce kaybetmesi ve sonra
tekrar birleşmesi kısmını beğenmedim gereksiz filmin süresini uzatmış oldu. Ya
hiç ayrılmayacaklardı ya da ayrılıp birbirlerine kavuşamayacaklardı, madem
olayların dram yönünü ağır koyuyorsunuz, filmde bu tür dram insanları daha çok
duygulandırırdı. Saçma yerlerine gelirsek bu kadar insanın hayatta kalabilmek
için her şeyi yaptığı ortamda John’un kayınpederi Dale (Scott Glenn)’nin ‘’siz gidin benim cennetim burası’’ diyerek
kalması ve ölümü beklemesi saçmalıktı. Böyle bir durumda kimse şansı varken
ölümü beklemez ama fakat filme duygusallık katacakları için koymuşlar bu
sahneyi. Ayrıca gereksiz aile sürtüşmesi vardı. Madem bu kadar çok seviyordunuz,
bir birinizi sevdiğiniz anlamanız için, gök
cisminin düşmesini mi beklediniz? Bir şekilde sığınağa ulaşan John ve ailesi
gök cisminden kurtulmuş, 9 ay sığınakta kaldıktan sonra tekrardan dışarıya
çıkmışlardı. Filmi burada bitirip devamı gelecek mesajını verdiler. Zaten devam
filmi IMDB ye yansıtıldı. Daha çok gök cismi ve dünyaya olan yıkım etkisi
gösterilebilirdi. Son sahne ve sığınağa giderken ki otobana düşen sahneler
açıkçası damağımızda kaldı.
Film Dünyaya
etkisinden çok, bir aile draması ve ailenin hayatta kalma mücadelesiydi. Son
uçaktan sığınağa giderken ‘’acaba cisim çarpıp kurtulamayacaklar mı?’’ Diye
düşünürken yine klasik bir sonla kurtuldu başroller. Filmin bazı olumsuzlukları
olsa da bazı beklentileri karşılayamasa da; başındaki gerilim, yer yer kaos ve
dramatikliğini beğendim. Postapokaliptik
film severlerin beğeneceğini düşünüyorum. Ayrıca filmden alınması gereken bazı
derslerde yok değil.
Yorumlar
Yorum Gönder