Kaliteli komedi aksiyon harmanlaması olan filmi bulmak
zordur. Hele ülkemizde çekilen o kadar saçma sapan komedi filmleri varken. Küfür,
bağırmak ve bel altı şakaları ile birşeyler yaptığını sanan, bunlara kahkahalar ile izleyen bir kitle var.
Sanırım bu kitle Kemal Sunal Filmlerini izlememiş olacaklar ki; böyle filmlere sükse yaptırıyorlar. Bir filmin iyi olup
olmadığını nasıl anlarız? Eğer film kendini tekrar izletme hissi bırakıyor ve
tekrar izlettiriyor ise yazılı olmayan film kurallarından bir tanesi ‘’bu film
iyidir’’ demektir. Simon Pegg
denince aklımıza elbette Görevimiz
Tehlike (Mission: Impossible) Benji Dunn bilgisayar kurdu ajan ve Star
Trekdeki Montgomery 'Scotty' Scott rolleri ile aklımıza gelir. Fakat
çoğumuzun gözünden kaçtığı ve yahut bilmediği Simon Pegg aslında ‘’komedi aksiyon’’ filmleri ile başarısını
taçlandırmıştır. Aksiyon komedi üstadlarından birisidir diyebiliriz.
Şimdi sizlere şu sıkıntılı CORONA virüs günlerinde içinizi
ısıtacak, sizi tebesssüm ettirecek, kafanızı dağıtacak bir seriyi önereceğim. Cornnetto üçlemesi. Neden mi adı
Cornetto üçlemesi bunu kendiniz izleyince
dikkatlı baktığınızda göreceksiniz. Seri ile iligli bu bilgiyi ‘’dip not’’olarak buraya bırakayım. Bir
birinden tamamen bağımsız efsane bir üçleme… Hem birbirinden bağımsız, hemde
üçleme, nasıl olur dediğiniz duyar gibiyim? Nasıl olduğunu şöyle anlatayım. Üç
filmin yönetmeni Scott Pilgrim Dünyaya
Karşı (Scott Pilgrim vs. The World 2010) filminden aşina olduğumuz Edgar Wright. Başrollerinde yazmın başında belirttiğim gibi Simon Pegg (Ceset Hırsızları - Burke and
Hare 2010, Görevimiz Tehlike 3, 4, 5, 6, Star Trek Üçlemesi) ve tabiki
bizim tatlı şişmanımız Nick Frost ( Paul
2011, Uzaylıların Şafağı - Attack the Block 2011, Avcı Kış Savaşı - The
Huntsman: Winter's War 2016) elbette
ki bu üçlemenin tuzu biberi Martin
Freeman (Hobbit üçlemesi 2012, 2013,2014.
Black Panther 2018. Kaptan Amerika: Kahramanların Savaş 2016 ) Bu şampiyonlar ligi kadrosu ile bize unutulmaz
3 film sundular. 3 filmin ortak noktası ise ‘’Arkadaşlık’’ bunu izleyince daha net anlayacak ve göreceksiniz.
Özellikle aksiyon komedi o kadar güzel harmanlanmış ki tıpkı mangalda pişen bir
biftek gibi. İzleyenlerin iliklerinize kadar hissedeceği gizem havası ile şimdi
ne olacak heyecanı ise oldukça muazzam. Oturup belkide bir solukda
bitereceğiniz sizi kendisine bağlacak bir üçleme. İlk film Zombilerin
Şafağı 2004 (Shaun of the Dead) ikinci film Sıkı Aynasızlar 2007 (Hot Fuzz) ve üçlemenin son filmi ise Dünyanın Sonu 2013 (The World's End).
İlk filmde dünya birden zombi salgınına maruz kalıyor ekibimiz hem kendilerini
hem sevdiklerini korumanın peşinde harika bir komediye sürüklüyor bizi. İkinci
filmde ise, Hiçbir suç işlenmemiş bir kasabada birden bire sıralı ölümler
meydana geliyor. Bakalım ekibimiz bu kazaların ardındaki sır perdesini
aralayabilecek mi? Üçüncü filmde ise cocukluğunda çok sıkı fıkı olan kankalar,
başaramadıkları lise zamanı rekor hedeflerini başarabileceklermi?
Şimdi derinlemesine inerek
üçlememize başlamaya hazır mısınız? Yazımın
bundan sonraki kısmı SPOİLER
içerir Filmi izlemeyenler yazımın
devamından uzak durmalarını öneririm.
Shaun (Simon Pegg) sevgilisi Liz (Kate Ashfield) ile hergün aynı şeyi yapmaktadır. Winchester adlı barda her akşam buluşup
zamanlarını orada geçirirler.. Liz bu durumdan şikayetcidir. Baskılara daha
fazla dayanamayan Shaun, Liz’in gönlünü almak için başka yere gitmeye söz verir. Shaun
üç arkadaşı ile aynı evde yaşamaktadır. Tabiki bunlardan birisi vazgeçilmez
kankası şişmanımız Ed (Nick Frost)
çalışmayan, bütün gün video oyunları oynayan birisidir. Evin diğer arkadaşı ise
şirkette önemli bir pozisyonda çalmaktadır. Ve Ed’in bu vurdum duymazlığından şikayetcidir. Çocukluğundan beri
beraber olduğu Ed’e Shaun kıyamaz,
laf söylettirmez, sürekli savunur. Shanun
özellikle iş yerindeki ergen çalışma arkadaşları ile olan sahneleri
eğlendirdi güldürdü bizi. Shaun annesi
üvey babası, Liz ve Ed üçgeninde işleri sarpa sardırır.
Tahmin edeceğiniz üzere Lize verdiği
sözü tutamaz. Bunun sonucunda Liz
ise tekmeyi basar. Ed teselli etmeye
çalışırken olanlar olur. ‘’Körler sağırlar, birbirini ağırlar’’ sözünün
anlamına şahit oluyoruz. Ertesi gün Shanun
markete gider ama hergün yaşadığı rutin şeylerde bir tuhaflık olduğunu
farketmez. Eve geldiğinde bahçede bir kız vardır. Kızın önce sarhoş olduğunu,
uyuşturucu aldığı sanan bizim ikili birden bire kızın zombi olduğunu fark eder!!!
Bahçeye iki farklı zombi gelmiştir.Yıllardır biriktirdiği albüm plaklarını zombilere atmaya başlarlar. Buradaki
komedi ve heyecanı iyi harmanlamışlar.
Ev arkadaşlarının zombiye dönüşmesi adrenalini iyice yükseltir. Artık Shaun’un tek hedefi vardır annesi ve
sevdiği kız Liz’i kurtarmak.
Özellikle geçiş sahneleri muazzamdı.bu geçiş sahnelerini üç filmde’de kullanmaları muazzam ve takdire şayan. Geçiş sahneleri
filmlere olan sevgimizi arttırdı. Annesi
ve Liz’i bir şekilde yanına alan Shaun sevdikleri ile hayatta kalma
mücadelesi iyice zorlaşmıştır. Üvey babasının ölümündeki konuşması bizi
derinden etkiledi. Dünya kaosda ve zombi
salgını… Elbette plan Shaun’un vazgeçilmez yeri olan Winchester barına gitmek. Winchester yolunda ise ekibin karşılaştığı
grup ile bir birlerine benzemeleri bizi güldürdü, eğlendirdi. Winchester’ın girişindeki yapmış
oldukları zombi taklitleri güzeldi. Winchestere
bir şekilde girilmiş Shaun içten içe ekibi etkilemiştir. Fakat
bir sorun vardır dışarıda olan yüzlerce zombi
içeriyi girmek için zorlarken
ellerindeki tek silah ile
kendilerini savunmak zorunda olmaları. Aksiyon komedinin zirve yaptığı yerdir Winchester’da zombilerle kapışma. Ed’in
kankası için kendisini feda etmesi duygusal bir andı ve derinden
etkiledi bizi.Ölecek derken Shaun ve
Liz hiç umulmadık arkadaşının kurtarması ile
hayatta kalmaları. Filmin sonunda nihayet Liz
ve Shaun mutlu görüyoruz ama esas güzellik Shaun’un
kankisi Ed’in zombi olmasına
rağmen onu alıp kömürlükte beslemesi ve beraber video oyunlarına devam
etmesiydi. Gerçek dostluk budur
mesajı veriyor bize. En zorda da olsa birbirini bırakmazlar. Zombi ve aksiyonun harika harmanlandığı, macera ve komedisi ile
harika bir filmdi.
Sıradaki ise serinin en
iyi filmine Sıkı aynasızlara (Hot Fuzz
2007) Nicholas Angel (Simon Pegg)
işine aşık kurallara uyan, onları uygulayan disiplinli bir polistir. Bu
kuralcılığı aşk hayatını etkilemiş
ve iş arkadaşlarını yıldırmıştır. Bu
yüzden görev yeri değişmiştir. Küçük bir kasabaya transfer olan Angel ilk gittiği gece, bardaki
gençlerin yaşı tutmuyor diye hepsini dışarı atmış ve içkili araba kullanıyor
diye bir vatandaşı tutuklamıştır. Sabah sorgulamaya gittiğinde nezarete o tutukladığı adam, polis memuru ve yeni ortağı tabiki bizim sevimli şişmanımız PC Danny
Butterman (Nick Frost) ta kendisidir. Elbette tutuklama ve bar
sahneleri oldukça eğlenceli ve komikti. Ortağının ise polis departmanı
müdürünün oğlu olması ayrı bir komedi. Kasaba halkı sevgi pıtırcığı, polis
memurları ise pek umursamaz en büyük ceza ise
trafik ihlali işleyenin pasta aldığı bir yerdir. Garipliklikler sıralı sıralı ilerlerken kasabada bir kaza
olmuş ve iki kişi ölmüştür. Angel olayın
kaza olmadığını düşünür araştırmaya koyulur fakat israrla kasaba ileri gelenleri
abartığını düşünür. Derken sıralı kazalı ölümler başlar. Angel bu işi çözmeyi kafasına koymuştur. Hayatına kimseyi sokmayan,
çok kuralcı olan Angel tabuları
yıkmış Danny ile kanki olmuş ve ona doğum günü için çiçek almaya karar verir.
Çicek alacağı sırada aradığı katili
görmüş ama katil siyah pelerin giymiş
hiçbiryeri gözükmüyordur. En sonunda polis müdürünü ikna eder ve şüphelendiği
adama baskın düzenler, sorguya çeker ama eli boşta kalır. Üstüne üstlük
insanlar paranoyak olduğunu düşünür. Gizem,
gizem, gizem!!! izleyenlerin kafası da karışmıştır. Kim bu katil? Artık
hedef isim artık Angel olmuştur. Öldürmeye
gelen yarım akıllı katilini yakalar ve
telsiz konuşmasından katilin patronuna
ulaşır. Gittiğinde ne görür dersiniz? Ben dahil izleyenler şok olur. Kasabadaki herkez bu cinayetleri
işleyenlerdir. O yüzden katili bulamamıştır çünkü her seferinde başka birisi
işlemiştir cinayetleri. İlluminati toplantısı gibi… Bu toplantıları tiye alan
sahnesi iyidi. Kasabadaki cinayet sebebler ise oldukça komikti. Birinin gülüşü,
birinin bakışı iyi değildi gibi sebepler. Kasaba kusursuz olmalıdır. Burası
kusursuz diyen kasabalılar, aklınca kendilerini savunurlar. Tam o sırada
sendemi brütüs dediğimiz sahne olur ve ortağı Danny, Angel’i yakalar vurur. Bu tamamen kankasını kurtarmak
içindir. Amansız komedi aksiyon
başlamıştır artık. Tek başına katillere meydan okuyan Angel birden polis departmanını kendi tarafına çeker ve kankası Danny ile birlikte katillere karşı soluksuz
bir çatışma başlar. Özellikle çatışma kovalamaca sahneleri ve market kapışması
çok eğlendirdi ve güldürdü. Günün
sonunda ise eski polis departmanı kasabaya gelip Angeli geri götürmek ister. İşler şehirde onsuz yolunda değildir
ama o kasabada kalmayı, kankası ile burada göreve devam etmeyi seçer. Tabi
rütbesi yükselmiş olarak. Gizem, Aksiyon,
Komedi harmanlaması muazzamdı. Geçiş sahneleri tıpkı zombilerin şafağı filmi gibi enfesti ve bu üçlemenin en iyi filmiydi.
Komedi, aksiyon, bilim kurgu, felaket, gizem
olgularını güzel harmanlamış bir üçlemeydi. Eğlendik güldük güzel vakit
geçirdik Ellerine sağlık bu üçlemede emeği geçen herkeze özellikle yönetmen Edgar Wright ve üçleme başrolleri Simon Pegg ve eğlenceli şişmanımız Nick Frost’a. Demekki istenildiği zaman
çok güzel Absürt Aksiyon, Komedi, Gizem
harmanlana biliyormuş. Bu arada neden Cornetto üçlemesi olduğunu anladınız
mı? yoksa anlamadınız mı?
Yorumlar
Yorum Gönder